Hale Tenger ile "Çifte Kavrulmuş" Ezilenlerin Tiyatrosu Atölye Çalışması

Hale Tenger ve Aylin Vartanyan ile "Ezilenlerin Tiyatrosu" Atölye Çalışması



2014 yılı ve blog yazmaya başlamam, hiç kopmak istemeyeceğim sanat ile iç içe insanlar ile bir arada olmama yardımcı oldu. Bu senenin en verimli etkinliği, üstünden günler geçmesine rağmen hala etkisinde olduğumu hissettiğim "Ezilenlerin Tiyatrosu" atölye çalışmasına katılmam. Yakında bahsedeceğim "The Moving Museum İstanbul" gibi harika bir mekanda gerçekleşen atölye çalışmasında, çalışmalarını çok sevdiğim sanatçı Hale Tenger ile aynı mekanda fikirler üretme şansı yakaladım. Aylin Vartanyan'ın direktörlüğünde gerçekleşen bu atölye çalışmasını her düşündüğümde, empati ve sempati olgularını kanımıza kadar işleyen bu tiyatro biçimi acaba okullarda, devlet dairelerinde, büyük iş merkezlerinde herkese sunulsa dünya kim bilir ne kadar değişir. 



10 Ekim Cuma Akşamı "The Moving Museum" mekanında buluşuyoruz. Gitmeden önce  hiç tanımadığım insanlarla aynı ortamda bulunmanın gerginliği dışında "tiyatro" ile ne kadar alakalıyım gibi sorular ve sorunlarla mekana doğru yaklaşıyorum. İçeride rahatlatıcı bir tütsü kokusu, gri bulutların güneş ışığını filtreleyerek aydınlattığı mekan ve pozitif duruşları ile korkunç hiç bir şey olmayacağını garantileyen Aylin Vartanyan ve Hale Tenger. Yavaş yavaş toparlanıyoruz ve konuşma, tanışma faslı başlıyor. 



Ezilenlerin TiyatrosuPaulo Freire’nin Ezilenlerin Pedagojisi kuramından yola çıkarak Augusto Boal’in oluşturduğu bir tiyatro kuramıdır. (bilgi linki) . Aylin Vartanyan bu tiyatroya gerçekten gönlünü vermiş bir eğitmen. Yurtdışında bizzat bu tiyatronun doğduğu yerlerde çalışmalara katılmış ve Boğaziçi Üniversitesi'nde derslerinde bu tiyatroyu uygulayan bir eğitmen.   Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi tarafından yayımlanmış kitabın tanıtım bülteninde ise "Augusto Boal'in artık klasikleşmiş eseri sayılan bu kitapta, yazar, tiyatronun zorunlu olarak politik olduğunu savunmaktadır. Çünkü insanın eylemleri politiktir ve tiyatro da onun eylemlerinden biridir. Boal'in yaklaşımının temelinde, herkesin rol yapabileceği ve teatral icra alanının sadece profesyonellere ait olmadığı düşüncesi yatar. 'Oynamak' kavramı, hem 'rol yapmak' hem de 'eyleme geçmek' anlamıyla Boal'in çalışmalarının merkezine yerleşmiştir. Boal'e göre tiyatro, insanın özgürleşmesi için etkili bir silahtır. " yazıyor.Tiyatro türü hakkında teknik bilgiyi farklı kaynaklarda okuyabileceğiniz için tamamen kişisel deneyimlerimi paylaşmak istiyorum.



Atölye çalışmasına katılan grubumuzun hepsi yaratıcı, sanat ile iç içe olan ve her yaş aralığından olan insanlardı. İlk çalışmalarda çeşitli koordinasyon hareketleri ile vücudunuzun çalışma mekanizması ile yüzleştik. Ardından bizlere dağıtılan kağıtlarla bir kaos yaratmamız istendi,herkes kağıdını buruşturdu,yırttı, yıprattı ve ardından bir yanımızdaki ile kağıtlarımızı paslaştık. Her bireyden eline aldığı kağıt ile barışması istendi, bunun amacı aslında ne kadar bazı şeyleri düzeltmeye çalışırsak çalışalım, hiç bir şeyin eskisi gibi olmadığı ve var olan durumu kabullenmemiz gerektiği. 


Bu çalışmalar diğer 2 gün sabah 10 ve akşam 5 arası çeşitli konular ile devam etti. Yaptığımız her hareket,bir başka harekete ve bu hareketler zinciri git gide replikleri olan bir tiyatroya dönüştü. Hepsinin kapısı aslında aynı yöne götürüyor bizi. Kabullenme,yerine koyma,pozitif değiştirme ve çözümleme. Tiyatro çalışmasının ardından sanki her negatif durumda o kapının orada olduğunu ve açıp açmamanın, durumu çözmeye çalışmanın size kaldığını hissediyorsunuz. Bu atölye sizi bu durumla yüzleştiriyor. Hiç tanımadığınız insanlarla bir anda kaynaşıyorsunuz. Özellikle "ayna" temalı çalışmalarda yönetmenin ve yönetilenin yerinde karşılıklı olarak ikisi arasındaki benzerlikler ve farklılıklar ile yüzleşiyorsunuz. Hepsinin ardından "nasıl düzeltebilirim ?" sorununa yaklaşımlarınızla beyninizi zorluyorsunuz. Harika yorumlamalar ve yaklaşımlar ile farklılıkları kabul ediyorsunuz. Kendinizi tanıyorsunuz. 



Cumartesi gecesi oldukça yoğun şekilde tüm gün ne kadar çok şey yaşadığımı hissederek geçirmiştim ve o an aklıma tüm yaptıklarımızın birer çözümleme olduğu ama çözülüp, ayrılmak yerine tüm farklılıklarımızla bir arada saygı içerisinde bulundurarak bir çözümleme sunduğunu hissetmiştim. İkinci gün tiyatro bittiğinde gerçek anlamda bir barışma hissi ile ayrıldım binadan, hiç tanımadığım insanlarla yıllardır birlikteymişim gibi hisler ile ayrıldım sanki hepsi kardeşlerim,ablalarım,arkadaşlarımdı. Yabancılaşma hissi tamamen bitmişti. 



Yazının başında dediğim gibi, toplumlar bu tiyatro ile tanıştırılsa kesinlikle ama kesinlikle insanlar bambaşka olacakları için dünya da bambaşka bir yer olabilir gibi güçlü bir söylemde bulunmak istiyorum. Çünkü gündelik hayatta hemen hemen her yerde eziliyoruz. Ezilmelerimizin en büyük nedeni empati kuramamak ve kabullenmemek. Bu atölyede birbirinizi dinliyorsunuz, birbirinizin sorunlarına yaklaşıyorsunuz, çözüm bulmaya çalışıyorsunuz ve farklılıklarınızı kabulleniyorsunuz.


Hale Tenger'e, The Moving Museum İstanbul'a, Aylin Vartanyan'a ve katılımcı tüm arkadaşlara bu harika deneyim için tekrar çok teşekkür ediyorum.  İnsanları yargılamayın , yargılamak zorunda kaldığınız durumlarda empati ve sempati süzgecinden geçirmeyi unutmayın fikirlerinizi, yoksa Rahibe Teresa'nın dediği gibi; "İnsanları yargılarsanız, onları sevmeye vaktiniz kalmaz". 


Ahmet Rüstem Ekici 

Yorumlar

Popüler Yayınlar

Dekorasyon Tavsiyeleri No:5 Duvarlara tablo yerine alternatifler - Tabaklar

SANATLA DOLU BİR YAŞAM : LALE BELKIS

About Augmented Reality Exhibition "Hamam"

Aslında Özgürsün

DÜNYA SANAT GÜNÜ İZMİR'19

OMM Açılıyor!

Başka Dünya