İstanbul'un Farklı Mekanlarında Sanat Deneyimi


DAS ART PROJECT 

muhittincan
Genetiğiyle Oynanmış-Muhittincan-Ölü Taşı 2017-Fotoğraf Kredisi-Nazlı Erdemirel




Bugüne kadar Abud Efendi Konağı, Muhacir Misafirhanesi, Pera Palas, Sadık Paşa konağı gibi farklı mekanlarda sanat projeleri ile izleyiciyi tarih ve sanat dolu bir keşfe çıkaran DAS ART PROJECT ile gelecek projelerini konuştuk. 


Çisem Asya Albaş, Oğulcan Haşlaman ve Alper Turan’ın kurucuları ve küratörleri olduğu Das Art Project., bağımsız sanatçılarla çalışmak, İstanbul’un tarihi ve ikonik olarak değerli, döneminde farklı işlevler için kullanılan mekânlarını sanat alanlarına dönüştürmek, mekânla uyum sağlayacak temalar dahilinde kısa süreli sergiler düzenlemek üzere yola çıkmış bağımsız bir sanat inisiyatifi, küratöryel bir ekip.

Farklı disiplinlerde çalışan sanatçılara görünürlük kazandırmanın yanında, bir tema dahilinde onları birleştiren ve yeni üretimler için ortam sağlamayı arzulayan inisiyatifin adı da bu işlevini vurgulamak istiyor. Tek başına bir anlam ifade etmeyen, önüne geldiği nötr/cinsiyetsiz kelimeleri özelleştiren Almanca’daki “das” artikeli ile sanatta androjenliği savunuyor.


Soru: Sizleri tanıyabilir miyiz? 

DAS Art Project., üç kişiden oluşan küratöryel bir inisiyatif, Çisem Asya Albaş, Oğulcan Haşlaman ve Alper Turan olarak geçtiğimiz yıldan beri güncel sanat alanında projeler üretiyoruz. Aslında üçümüz de, üniversite yıllarımızda Türkiye'nin önemli kültür-sanat kurumlarında stajlar yaptık ve bu süreçte tanıştık. 


DAS ART PROJECT neyin eksikliği hissedilerek oluştu? 

Sanat alanında bir kuruma bağlı kalmadan, bağımsız olarak varolabilmeyi denemek istedik. Bu durum, birlikte çalışmak istediğimiz sanatçılar için de geçerliydi. Küratörlüğü öğrenmemizin tek yolu aslında bir noktada bunu projelerle hayata geçirmekti. İlk sergiyi projelendirmeye başladığımızda, böyle bir eksikliğin sanat üretimi açısından daha da geçerli olduğunu gördük. Çok kısıtlı bir bütçeyle çalıştığımız halde sanatçıların yeni eser üretmek istemeleri bunun göstergesiydi. 

Oluşturduğunuz projeler ile mekanlar arasında nasıl bir bağ kuruyorsunuz? Ortak bir dilleri var mıdır? 

Şimdiye kadar kullandığımız mekanlar -özellikle İstanbul'da yaşayanlar için- ortak bir şey söylüyor. İmaj olarak zihnimizde olan, ama içine giremediğimiz; ya da varlığından haberimizin olmadığı, ama bu şehirle ilgili hikayeler anlatan mekanlar aslında. Bu açıdan kent belleği sürekli alaşağı edilen bir şehirde eskiye dönmek heyecan verici. Mekanları sanat üretimlerini gösterecek bir arka fondan çok, tüm projenin bir parçası olarak görmek istiyoruz. (kırmızı yazılar spot)

Mekanların projeye dahil edilmesi nasıl bir süreç. Mekan sahipleri sanat projelerine nasıl bakıyor? 

Mekanların bağlı olduğu kurumlara göre süreç değişiyor aslında. Projelendirme süresince mekanın kendisi ve geçmişinin bizim küratöryel konseptimizle örtüşmesine önem veriyoruz. Her mekanın kendine özgü zorlukları var, özellikle altyapısal olarak. Tarihi eser oldukları için duvarların kullanılamaması, mimari müdahale yapılamaması, elektriğin olmaması gibi handikaplarla karşılaşıyoruz. 

Sanatçıların çalışmalarını beyaz küp dışında bir mekanda deneyimlemek sizce nasıl bir duygu? 

Sergilerimizde yarattığımız içerik, eserler ve mekanı bir bütün olarak görüyoruz. Bir atmosfer yaratmakla ilgileniyoruz aslında. Bunu beyaz küp bir alanda yaratabilir miyiz biz de merak ediyoruz. Kullandığımız mekanlar; eserler ve küratöryel bağlam haricinde de alternatif bir sergi gezme deneyimine işaret ediyor zaten. Biz bu alanlara entegre olarak, bir parçası haline gelerek bu deneyimi kurgulamak istiyoruz. 


Sanatçı seçimi nasıl ilerliyor? Sanatçılar projelere nasıl dahil olabilir? 

Kafamızın uyuşacağı insanlarla çalışıyoruz aslında; aynı dili konuştuğumuzu düşündüğümüz sanatçılarla, profesyönelliğin sıkıcı taraflarını es geçip arkadaşça diyaloglar kurmak istiyoruz. O yüzden önce tanışmakla ilgileniyoruz. Daha sonra çalışmak istediğimiz konu özelinde kimler üretim yapmış, ya da yapmak ister ona bakıyoruz. 



Sıradaki projeler neler? 


Halil Altındere'nin geçtiğimiz yıl ürettiği göçmen krizine odaklanan işlerinden oluşan Welcome to Homeland sergisi 21 Ekim'e kadar açık, şu an onunla ilgileniyoruz. Gelecek projeler ise fikir aşamasında. 



Bu röportaj Artisans Dergi Kasım-Aralık 2017 sayısında yayınlanmıştır. İzinsiz kullanımı yasaktır.

Yorumlar

Popüler Yayınlar

Dekorasyon Tavsiyeleri No:5 Duvarlara tablo yerine alternatifler - Tabaklar

SANATLA DOLU BİR YAŞAM : LALE BELKIS

About Augmented Reality Exhibition "Hamam"

Aslında Özgürsün

DÜNYA SANAT GÜNÜ İZMİR'19

OMM Açılıyor!

Başka Dünya