Düşünceden Nesneye: Yapay Zekâ ve Görsel Dönüşümün Sınırlarında Gezmek

Düşünceden Nesneye: Yapay Zekâ ve Görsel Dönüşümün Sınırlarında Gezmek



Yapay zekâ (YZ) görüntü oluşturma araçları, görsel sanatlar ve imgelerin üretiminde önemli bir değişim yaratarak, dijital çağın sınırlarını zorlayan yeni bir boyut açtı. İmgeler artık yalnızca görsel bir temsil olmaktan çıkarak dijital ortamlarda yeniden şekilleniyor, dönüştürülüyor ve etkileşime açık nesnelere dönüşüyor. Bir YZ modeline verilen basit bir metin girdisi, kısa sürede karmaşık ve detaylı bir görsel form haline gelebiliyor. Bu dönüşüm süreci, düşüncelerin kelimelere, kelimelerin ise imajlara ve hatta üç boyutlu nesnelere, seslere veya video materyallerine evrilmesine olanak tanıyor. Bu teknolojik ilerleme, insan yaratıcılığının sınırlarını genişletirken, sanatın ve tasarımın doğasını da yeniden şekillendirecek gibi duruyor. 

YZ'nin görsel dönüşüm sürecindeki bu rolü, geçmişin derin izleriyle de bağlantılı. Antik dönemde bilgi ve mesajların kalıcılığını sağlamak için kullanılan mühürler ve sikkeler, bu dönüşümün ilk adımlarını temsil ediyordu. Mühürler ve sikkeler, bilgiyi negatif bir formdan pozitif bir kabartmaya dönüştürürken, bugünün YZ teknolojileri de dijital imgeleri üç boyutlu nesnelere dönüştürme kapasitesine sahip. Derinlik haritaları (depth maps) ve kabartma haritaları (bump maps) gibi teknikler, dijital imgelerin dokusunu ve derinliğini tanımlayarak onları fiziksel olarak hissedilebilir kılıyor.


Yapay zeka ile oluşturulmuş bir imajın nesneye dönüşmesine dair örnek - Rest in Pieces sergisi
Silindir Mühür 2023


İmgenin Felsefi ve Kavramsal Dönüşümü

Görüntülerin nesnelere dönüşme süreci, sadece teknik bir yenilik değil, aynı zamanda felsefi bir dönüşümü de beraberinde getiriyor. Gilles Deleuze'ün "fark" ve "tekrar" kavramları, bu dönüşüm sürecini anlamamıza yardımcı olabilir. Bir görüntü, YZ algoritmaları tarafından yeniden üretildiğinde, orijinal bir nesnenin tekrarı gibi görünse de aslında her seferinde farklı bir gerçeklik yaratıyor. Bu yeni gerçeklik, dijital sanatın sonsuz tekrarın nesnesi haline gelmesini sağlarken, her yeni deneyimde izleyiciye farklı bir anlam sunuyor. Bu durum, dijital sanatın potansiyelini ve sınırsız olanaklarını gözler önüne seriyor.

Walter Benjamin’in “Mekanik Yeniden Üretim Çağında Sanat Eseri” adlı kitabında, teknolojinin sanatın özgünlüğünü ve 'aura'sını nasıl dönüştürdüğünü tartışırken, yeniden üretim süreçlerinin sanata nasıl yeni anlamlar kattığını da vurguluyordu. Dijital çağda, yapay zekâ ve artırılmış gerçeklik (AR) teknolojileri bu tartışmayı yeni bir boyuta taşıyor. Bir imajın dijital ortamda yaratılıp fiziksel bir nesneye dönüştürülmesi, bu sürecin yenilikçi bir yorumu olarak görülebilir. Görüntünün her yüzeyde kendine alan bulabilmesi onun gücünü ve dolaşımını artırırken, aynı zamanda geçici ve sürekli olma hallerini de sorgulatıyor. Bir iz bırakmak, onu sonsuza dek korumak anlamına gelmediği gibi, iz bırakmanın kendisi de bir kaybolma sürecini beraberinde getiriyor. Benzer şekilde, YZ ve dijital teknolojilerle üretilen imgeler de özgünlüklerini kaybederek her an, her yerde yeniden üretilebilir hale geliyor. Bu durum, sanatın özgünlüğünü tartışmaya açarken, sanatın erişilebilirliğini ve demokratikleşmesini de sağlıyor.

silindir mühür
Silindir Mühür



Yapay Zekâ ve Derinlik Haritaları: İmgeyi Dokunulabilir Hale Getirmek

YZ teknolojisinin sunduğu araçlar arasında derinlik haritaları önemli bir yere sahip. Derinlik haritaları, iki boyutlu bir imajı üç boyutlu bir deneyime dönüştürebiliyor. Bu araç, bir yüzeyin derinliğini ve dokusunu simüle ederek izleyiciye sadece görsel değil, aynı zamanda dokunsal bir deneyim de sunuyor. YZ’nin ve 3B modelleme araçlarının bu kullanımı, imajın dokunulabilir ve boyutlu hale gelmesini sağlıyor. Dijital sanatın bu biçimi, geçmişte kil veya metal üzerine mühürlerle yapılan kabartmalar gibi, günümüz sanatının yeni anlatım biçimlerinden birini yaratıyor. Derinlik haritalarının en çok işe yaradığı alanlar video ve fotoğrafçılık ve oyun dünyasındaki illüzyon yaratım süreçleridir.

Yeni Nesil Deneyimler: AR ve Yapay Zekâ ile İmgenin Geleceği






Yapay zekâ, sadece görüntüleri dönüştürmekle kalmıyor; aynı zamanda onları etkileşimli deneyimlere de dönüştürüyor. Artırılmış gerçeklik (AR) teknolojisi ile birleşen YZ, dijital imgelerin fiziksel dünyada deneyimlenmesine olanak tanıyor. Bu süreç, görselin sürekli bir dönüşüm içinde olduğunu ve her yüzeyde yeniden doğabileceğini gösteriyor. AR teknolojisi sayesinde, bir imgeler sergisi yalnızca bir ekranla sınırlı kalmıyor; izleyiciler, bu imgeleri çevrelerinde deneyimleyebilir, dokunabilir ve onlarla etkileşimde bulunabilirler. Bu da sanatın sınırlarını genişleterek yeni bir anlatım biçimi sunuyor. İmajın sabitliğini kırıp videolarla akışkan yüzey haline getirmek, imajı nesneye dönüştürmek, buluşacağı yüzeyler konusunda keşifler yapmak sanatçılar ve deneyimciler için yeni bir yol. 

"Bir Varış Bir Yokuş" Sergisi: Geçici ve Kalıcı İzler

Vision Art Platform’un Eylül 2024'te düzenlenen “Bir Varış Bir Yokuş” sergisi, yapay zekânın imgeleri nasıl dönüştürdüğünü ve izleyiciyle nasıl etkileşim kurduğunu göstermesi açısından önemli bir örnek oldu. Daha önce “Rest in Pieces” isimli sergimizde 2022-2023 yılları arasında YZ araçlarının kaydını tutmaya ve görüntüyü yeni yüzeylerle buluşturma üzerine deneyler yapmıştık. Bu sergide de YZ imajları sese, 3B dosyaya, nesneye, videoya dönüştürerek farklı yüzeylerde var olmalarını sağladık. Bu süreçte bize ilham veren unsurlardan biri, Sibirya’dan Ortadoğu ve Anadolu'ya yayılan koç biçiminde mezar taşlarıydı. Coğrafya, sınır, ırk ve milletlerden bağımsız olarak ele aldığımız bu koç biçimli mezarların yüzeylerinde bize aktarmaya çalıştıkları mesajlar bizi derinden etkiledi. Bir mezar taşına bakar bakmaz o kişinin mesleği, cinsiyeti, hayatta önemsedikleri veya kendinden sonrasına aktarmak istedikleri şeylerin kazınmış olması, oldukça güçlü bir anlatım biçimiydi. Zamana yenilmiş, bozulmuş, kırılmış, yosunlarla yeni bir yüzeye bürünmüş bu mezar taşlarının üstündekileri anlamlandırmak, anlam bozumuna uğramasını sağlamak, kimini kopyalamak, kimisini 3D tarayarak dijital ikizlerini oluşturmak için özellikle Tunceli’de bir keşfe çıkmıştık. Sergimizde, tariflerimiz ve derinlik haritaları ile bu mezar taşlarını yeniden üreterek onlara yeni nesil malzemelerle bambaşka bir form verdik.

Yolculuğumuzun bir diğer durağı ise Uruk mozaikleriydi. Mozaik sanatı, elbette doğada buluntularla ortaya çıkmış olabilir. Taşları dizerek bir şekil ve desen yaratmak, giderek taşlarla daha tanımlı bir bağ kurmamızı sağlamış olabilir. Tarih boyunca resimsel hikaye aktarım biçimlerimizi irili ufaklı, renklerine göre ayrılmış minik tessera adı verilen parçalarla tamamlayarak günümüze ulaşmış yüzeyler yarattık. Uruk mozaikleri ise günümüzde Irak sınırlarında Ur kentinde sık rastlanılan, Anadolu'da da farklı biçimlerdeki örneklerini gördüğümüz bir sanat biçimi olarak karşımıza çıkıyor. Kerpiçe saplanan, büyük bir diş veya çivi görünümlü parçaların yarattığı optik algımızla şenlenen yüzeyler, iri daireler ile mozaiğin atası olarak tanımlanabilir. Sergimizde, Uruk mozaik biçimlerine bir saygı olarak günümüz teknolojisi ile 3D yazıcıdan çamur ve porselen basarak ürettiğimiz dişler, yeni bir yüzeyde soyut bir hikaye aktarmamızı sağladı. Sergide kullanılan negatif basılan derinlik haritası yapay zekâ çıktısı, izleyicilere sadece dijital bir ekranın arkasında deneyimlenecek bir görsel sunmaktan öte; aynı zamanda kum üzerinde deneyimlenebilecek dokunsal bir yüzeye de dönüştü. İmgelerin bu şekilde evrilmesi, hem geçici hem de kalıcı izler bırakmanın bir ifadesine dönüştü. Kum üzerinde bırakılan her iz, dalgalar tarafından silinmeye mahkumdur, tıpkı insanın dünyadaki varoluşunun geçici doğası gibi. "Bir Varış Bir Yokuş" sergisinde izleyici, hem iz bırakır biri de bu izi yok eder; bazı eserler bir görünür bir görünmez, böylece deneyim, yaratma ve yok etme eylemlerinin bir döngüsüne dönüşür.

Sonuç: Yapay Zekânın Sanatta Yeni Ufuklar Açması

Yapay zekâ ve AR teknolojileri, sanatta ve tasarımda yeni anlatım biçimleri ve deneyimler sunmaya devam edecek. Heyecanlı sanatçılar olarak bu araçların kapasitelerinin kaydını tutmayı oldukça önemli buluyoruz. Görüntülerin nesnelere, nesnelerin dijital ve fiziksel deneyimlere dönüşmesi, sanatın sınırlarını genişletirken aynı zamanda yeni sorular da doğuruyor: Bir imajın değeri nedir? YZ araçları rüya makinesi gibi çalışarak hepimizi görsel üretim konusunda eşitleyecek mi? Bir iz bıraktığınızda, bu izi korumak mı yoksa onun kaybolmasını izlemek mi önemlidir? Videolar kaybolan anlar değil midir? YZ, gerçek ve sanal arasındaki ince çizgide bize neler söyleyebilir? Ya yanımızda herhangi bir kayıt cihazı yoksa anılarımızı aktarmak için yeniden kurgulayabilir miyiz? Yapay zekâ destekli kameralar, hâlihazırda bize an ve anılarımızı değiştirerek mi sunuyorlar? Çektiğimiz fotoğrafın gerçeği birebir temsil ettiğini iddia edebilir miyiz? Gerçekten hatırladığımız ve deneyimlediğimiz şekilde tarif ettiğimiz ve gerçeği ile oldukça örtüşen bir imaj, fotoğrafını çekemediğimiz bir anımıza eşdeğer midir? Filtreler ve efektler ile gerçeği dönüştürme bizde ne gibi hisler uyandırır? Sayısı belli olmayan bilgi ve imajla eğitilen modellerin çıktısı, hepimize ait ortak bir belleğin yüzeyle buluşmuş hali midir? Tüm bu sorular, yapay zekânın sanatta ve toplumda yeni ufuklar açılmasını sağlayabilir ve gelecekte bizi bekleyen olasılıklar üzerine düşünmeye davet edebilir.






Yorumlar

Popüler Yayınlar

Yeni başlayanlar için Sanat Galerisi ve Sergi Nasıl Gezilir ? Sergi gezmek için 10 ipucu

Dekorasyon Tavsiyeleri No:5 Duvarlara tablo yerine alternatifler - Tabaklar

SANATLA DOLU BİR YAŞAM : LALE BELKIS

About Augmented Reality Exhibition "Hamam"

Aslında Özgürsün

Başka Dünya

DÜNYA SANAT GÜNÜ İZMİR'19

OMM Açılıyor!